Ana Sayfa » Köşe Yazıları » ABD'nin geçmişi bugününe şahittir

ABD'nin geçmişi bugününe şahittir

ABD'nin geçmişi bugününe şahittir


El-Bab'a doğru ilerleyecek Türk ordusu hakkında piyadelerin bölgeye sevki konuşuluyor.
ABD'nin bile bugüne kadar hiçbir kara harekatında başarılı olamadığı dikkate alındığında, istediğimiz neticeyi alamamamız gerçekleşmesi muhtemel bir olasılık.

Vietnam'da, Normandiya Çıkarması'nda, Kore'de, Afganistan'da, Irak'ta yaşananlar, Birleşik Devletler'in Suriye'de IŞİD'e karadan bir şey yapamayacağını zaten gösteriyor.

Ancak Türk askerinin kara harekatına da dahil olması, daha önce ifade ettiğimiz gibi tek bir Türk askeri kalmayıncaya kadar sürecek bir oyuna dönüştürülebilir.

Türkiye'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nde (BOP) 22. İslam ülkesi olarak sınırlarının değiştirileceğini yıllardır ikaz ediyoruz. ABD aklı ile girişilecek böyle bir kara harekatı, ABD aklı ve kendi elimizle bölünme ile neticelenecektir.

Globalleşme sürecinde ülkelerin kaynaklarını gelirlerini ve nihayet topyekun topraklarını ele geçirmek isteyenler, geçmişte ABD bankalarının Endonezya'da, Ekvador'da, Guatemala'da, Panama'da, Venezüella'da, Suudi Arabistan'da ve Irak'ta örneklerini gördüğümüz şekli ile borçlandırma yöntemini;

1992-93 Avrupa döviz krizi, 1994'teki Meksika krizi ve 1997'deki Asya krizinde olduğu gibi finansal krizler çıkarma yöntemini; sivil toplum kuruluşlarını fonlamayı ve sözde demokrasi projelerini hayata geçirmeyi ya da Srebrenica katliamı veya Lübnan'ı silahsızlaştırmaya çalışan haksız askeri müdahaleleri kullanarak ülkeleri işgal ederler.

Milli Devlet-Sosyal Devlet isimli eserimizde bu konuya temas ederken, John Perkins'in, "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" isimli kitabından bölümler aktarmıştık.

Kendini ekonomik tetikçi olarak ifade eden bu kişi, yaptığı işi şöyle anlatır: "Ekonomik tetikçiler, yerküre üzerindeki ülkeleri trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir. Bana işimin iki temel amacı olduğu söylendi. Birincisi, devasa inşaat ve mühendislik projeleri aracılığı ile MAIN ve diğer Amerikan şirketlerine geri döndürecek uluslararası kredileri haklı gösterecektim.

İkincisi, bu kredileri alan ülkeleri iflas ettirmek için uğraşacak, böylece alacaklılarına sonsuza kadar borçlu kalıp, askeri üsler, doğal kaynaklara erişim gibi yardıma ihtiyacımız olduğunda kolay birer hedef olmalarını sağlayacaktım. Bu tip borçların bir şartı da tüm projelerin kendi ülkemizin mühendislik ve inşaat firmaları tarafından gerçekleşmesidir. İşin aslı, paranın çoğu ABD topraklarını terk etmez bile, sadece Washington'daki bankadan, New York, Houston gibi şehirlerdeki banka ofislerine nakledilir. Ekonomik tetikçi başarılı ise, verilen borç miktarı o kadar fazla olur ki, borçlu ülke birkaç sene sonra ödemelerini yapamaz hale gelir. İşte o zaman biz diyetimizi isteriz:

* Birleşmiş Milletler'de vereceği oy,

* Topraklarında askeri üslerimizin kurulmasına izin,

* Petrol yasası, Panama kanalı gibi değerli kaynaklara erişim..."

Wikileaks belgelerine göre, Suriye işgali de aynen bu ekonomik tetikçinin dediklerine uymaktadır.

Açıklanan belgelere göre, işgale 2011'deki Arap Baharı protestoları ile karar verilmemiştir.

2009 yılında, Katar'dan gelen ve Katar gazını Suriye üzerinden AB'ye taşıyacak planı Esad reddetmiş ve işgale bundan sonra karar verilmiştir.

ABD, Şam'da, Esad'ı indirerek bu projeye 'evet' diyecek bir yönetimi iş başına getirerek, Katar'dan AB'ye gidecek enerji rezervini denetlemeyi ve bu rezervlerin ABD hazinesine dolar cinsinden dönmesini sağlamayı planlıyordu.

Esad bu aşamada İran'ın doğalgaz sahalarından başlayarak, Suriye'den geçerek Lübnan limanlarına ulaşacak Rus planını onaylayınca işgale de davetiye çıkarmış oldu.

Türkiye olarak, bugün girişilen Fırat Kalkanı Operasyonu, rezervlerin maddi karşılığının ABD'ye akacağı bir projeyi engelleyen Esad'a ABD adına karşı duruştan başka bir şey değil.

Anadolu coğrafyasının büyük bir petrol denizi üzerinde olduğu; dünyanın en büyük bor kaynaklarına, 2. büyük altın rezervlerine yani toplamı 3 katrilyon doları bulan yeraltı kaynaklarına sahip olduğu düşünüldüğünde ABD'nin aynı acımasız hamleleri Türkiye'ye de yapmaktan çekinmeyeceğine geçmişi şahittir.