Ana Sayfa » Köşe Yazıları » İmtihan sırrını kavramak

İmtihan sırrını kavramak

İmtihan sırrını kavramak


İnsanın yaradılışıyla alakalı olarak Gafir suresinde şu anlatılır: "Sizi topraktan, sonra meniden, sonra alakadan yaratan, sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız -ki içinizden daha önce vefat edenler de vardır- ve belli bir vakte ulaşmanız için sizi yaratan O'dur. Umulur ki, düşünürsünüz."
Demek ki, insan önce bir nutfe, kokmuş su damlası, sonra kan pıhtısı; daha sonra ona hayat veriliyor, ruh üfleniyor, hayat sahibi oluyor.
Geçmişte tüm peygamberlere ve Peygamberimize sorulmuş bir sorudur, "Ruh nedir?" sorusu.
İsra suresinin 85. ayeti Peygamberimize hitaben, "Sana ruhtan soruyorlar. De ki, Ruh Allah'ın bir emridir. Bu konuda size az bir ilim verilmiştir" buyrulmuştur.
Hakikaten insana kendini anlat denilse belki de yarım saat dahi anlatamaz.
Oysa ruhun bedendeki tasarrufu hayattır. Bu tıpkı elektrik ampulüne enerjinin gelip devreyi tamamlayarak ışık şeklinde dönüşmesi gibi… Enerji kesildi mi bir de bakıyorsunuz ampul sönmüş.
İşte ruh dediğimiz şey de bedenden çekildiği zaman can denilen hayat yok oluyor.
Esasen insanın aslı cesedin ötesindedir.
Burada yaradılış sırrına değinmek gerekir. Mülk suresinin 2. ayetinde Cenab-ı Hak, "Ben hayat ve ölümü yarattım" buyuruyor.
İnsanın halini okulda sınava giren talebelere benzetebiliriz.
Nasıl talebeler yazılı kağıdını belli bir sürede tamamlamak zorunda ise ve ne kadar bilirse bilsin yalnızca kağıda aktarabildiği kadarının karşılığını not olarak alacaksa, işte kullukla vazifeli insan da böyledir.
Hayat imtihanında mükellefiyetler belirlenmiştir. Namaz kılın, oruç tutun, hacca gidin, zekat verin vs.
Süreniz, akıl baliğ olduğunuzda başlar ve sonu da Hz. Azrail'in gelip, "emr-i hak vaki oldu, yola çıkacağız" dediği andır. Sürenin uzunluğu Allah'ın takdiridir.
Bu imtihan zarfında Cenab-ı Hak, bizleri güzellikle, servetle, sıhhatle, şöhretle, malla, mevkiyle, rütbeyle dener. Hepsi ömür dediğimiz sınav içerisinde bize sorulan sorulardır. Ya da bunların hiç birini vermez. Fakirlik, zillet, dedikodu, fitne verir, onlarla dener.
Eğer o hayırları verdiği zaman kul şükrederse, hamd ederse, "Ya Rabbi ne büyüksün. Ne kadar güzel nimetler ihsan ettin!" derse şerleri, belaları, fitneleri, dedikoduları, hastalıkları verdiği zaman da sabrederse, gereğini yerine getirirse; şükür ve sabır da her iki halde de kul ibadettedir, kazançlıdır.
Bu hal, Allah'ın bizim üzerimizdeki, "Allah olma" iradesinin tecelli etmesine kulun razı olması halidir. Allah insanoğlunun kalbine tecelli ettikçe orada bambaşka alemler meydana gelir. O alemi tanıdıkça onun yaratıcısı olanı tanırsın.
Resulullah'ın tanıdığı alem günde 70 bin tecelli ile gördüğü alemdi, haldi.
İmanımız, ibadetimiz ne kadar yerinde ve güçlü olursa; Rabbimizi daha güçlü ve büyük tanırız.
Tanıdığımız müddetçe huzurunda edep ederiz. Edep ehli oluruz. Haya ehl-i oluruz. Korkarız, severiz, ümit ederiz, aşık oluruz. Bunlar hep iç içe şeylerdir.
Cenab-ı Hak, O'nu bilip tanıyan, O'nunla dost olan, arkadaş olan, komşu olan, Hak ile birlikte olanlardan eylesin.