Ana Sayfa » Sürmanşet » Batı'nın hedefi Anadolu

Batı'nın hedefi Anadolu


Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, kurmaylarıyla birlikte Meltem Medya Grubu'nda yayınlanan Diyalog Özel programına katıldı. Trabzon'dan canlı yayınlanan Muharrem Bayraktar'ın hazırlayıp sunduğu programda gündemdeki gelişmeleri değerlendiren BTP Genel Başkanı, Berkin Elvan hadisesini tahkikatta bulunan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın Allah'tan rahmet dileyerek başladı.

Anadolu coğrafyası çok özel

Anadolu coğrafyasının ciddi özellikleri olan bir coğrafya olduğuna, Türk milletinin burayı vatan seçtiğine işaret ederek, şunları söyledi: "Daha önce Şark Projesi ile yayılan fitneler, şimdi de Büyük Ortadoğu Projesi şekline dönüştü. Amaç bu bölgeyi elimizden almak... İmparatorluk devrinde, İstiklal mücadelesi ve Cumhuriyet dönemlerinde bunu savaş yoluyla denediler ama istediklerine nail olamadılar. Türk milletinin basireti, şecaati, vatanına bağlılığı nedeniyle milletimize silahlı çatışmada boyun eğdirilmedi. Neticede bu coğrafya bize vatan oldu. Ancak bu adamlar hiç durmuyor. Bizde en fazla oyuna gelen kurum da siyaset... Siyaset yola ülkenin şu ya da bu tarafı zarar görsün diye de çıkmıyor, hatta zaman zaman Türkiye üzerinde hesabı olanlarla ittifaklar kurarak ülkeye menfaat temin etme yoluna da giriyorlar. Ancak bu derece bir ihanetin içinde olabileceklerini de hesap edemiyorlar. Sırtından hançerlendikten sonra, 'vay, be' diyerek, geri dönüyor. Siyasilerimiz yaşadıklarından dersler çıkartarak onlara yaklaşmamayı, ülkemiz üzerinde hesabı olanlarla birlikte değil de bu coğrafya üzerinde hesabı olmayan milletlerle ve devletlerle birlikte olmayı hesap ederek bir proje geliştirmek, bir tez oluşturmak için çaba sarfetmediler. Merhum Mustafa Kemal hariç siyasiler bu konuda gaflette olmuşlardır. Tekrar ediyorum samimiyetsizliklerinden değil bana göre ufukları yeterli gelmiyor."

Güneydoğu meselesinin arka planı

Siyasilerin yapması gerekenleri ifa etmedikleri için ortaya bozuk neticelerin çıktığına işaret eden Prof. Dr. Baş, şöyle devam etti: "Örneğin Güneydoğu'da hizmetler yapılamadı. Bölge insanının sağlık, eğitim, sosyal hizmetleri yapılamadı ve iş imkanları sağlanamadı. Orada sorunun ortaya çıkmasında bu hizmet mahrumiyeti etkiledi. Dış odaklar buraya yöneldi, her tarafta olaylar yerden ot biter gibi çıkmaya başladı. Asıl sorumlu siyasiler olmasına rağmen, sorumlu devlet ilan edildi. Sen bana bu arabayı verdin, şoför ben... Giderken adama çarptım, ağaca tosladım. Bu benim sorumluluğumda olan bir vasıta... Burada sorumlu arabada oturan yolcular değildir. Sorumlu direksiyonun başında oturandır. Güneydoğu'yu bir otobüse benzetirsek, sorumlu olan direksiyon başında oturan hükümetlerdir. Uzun zamandan beri Sayın Cumhurbaşkanı bunu böyle kabul etmiyordu. 2005 yılında 'Burada çok ciddi problemler var. Ben bu problemleri halledeceğim' demişti. Sonra birden döndü ve dedi ki, 'Burada ne problemi var? Buradaki problemler tüm vatandaşların problemi' demeye başladı. Halbuki devletin doruk noktasında oturan bir kişi... Onun ağzından çıkan senettir... Bu tarz söylemler terörle alakalı olan kesimleri güçlendirdi, devlet yargılanmaya başlandı. Askerin ve devletin olmadığı yerde millet olur mu? Aile, asker, devlet; bunlar bir milletin muhafızlarıdır. Aileyi, orduyu, devleti dağıttık, millet sürü haline geldi. Türkiye'nin geldiği nokta bu... Buradan nasıl çıkacağız? Ahır zamanın alametlerinden biri de fitne gece karanlığı gibi yağmur halinde yağacak ancak kimse ne olduğunu anlamayacak. Müslüman olarak sabah evden çıkacak, akşam eve kafir dönecek. İnsanlar 5 kuruş menfaate dinini satacak. Din satıldı mı, Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacak. Bunlar kendisini Mülüman zannedecek. Kurtuluş hadisin devamında: Salih amellere yapışmak ve salih dostlarla beraber olmak... Peygamber Efendimiz'in rıhletiyle birlikte o salih insanı bize gösterdi: İmam Ali… Onunla velayet dönemi başladı."